bumerang

Bumerang - Yazarkafe

27 Temmuz 2012 Cuma

aslında...

Umut dolu yazılar yazmaya çalışırken çoğu zaman karamsar bir insana dönüştüğümü fark ettim. Bu hislerin lohusalık dolayısıyla olmasını umut ediyorum. Durup dururken oluşan bir sinir: benim istediğim gibi gitmeyen durumlara duyduğum yoğun öfke... Aslında bu öfke çok gereksiz. Bir yanım hiçbir şeyin tam olarak planlanan şekilde gidemeyeceğini ve bu nedenle canımı sıkmamam gerektiğini söylüyor ama o diğer yanım, "bu böyle olmalıydı, şu saatte şunu yapmalıydın vs." gibi bastırıyor da bastırıyor. O bastırdıkça benim sinirlerim alt üst oluyor ve bir öfke patlamasıdır alıyor gidiyor. Sonra, çok sonra yatışınca ya da işler benim istediğim raya tekrar oturunca bir anda bir pişmanlık ve "aslında" sergilememem gereken tavırlar geliyor aklıma. Vicdanım sızlıyor ve "nerede kaldı umut dolu yazıları yazan kadın?" diyerek kendimi azarlıyorum :)

İnsanız elbette mükemmellik diye bir mertebe yok. Yani mutlaka var da, bizim gibi sıradan insanlar için henüz yok. Belki bir gün ya da başka bir alemde mümkün olabilir bu mükemmellik ancak şu evrede ve bu dünyada kendi adıma mükemmelliğe ulaşmam şimdilik zor görünüyor. Bu çabalamayacağım demek değil elbette, zaten sadece dünyaya yemek, içmek için gelmediğimizi düşünüyorum. Bu arayış illa bir sona ulaşmayabilir, olsun arayış arayıştır.

Bebekli bir hayat, bambaşka bir hayatmış. Yani günün nasıl geçtiğini anlamamak bir yana, eskiden yaptığınız hiçbir şeyi yapamıyorsunuz ve dahası eşinizi dahi göremiyorsunuz. Üstelik benim gibi neredeyse çalışmaktan eve bile gelemeyen bir eşe sahipseniz, eşinizi görmeyi direkt unutmanız gerekiyor. Tüm bu saydıklarım insanın üzerinde çok yoğun bir baskı oluşturuyor ve insan birkaç kere görmezden gelse de, bir süre sonra ve bir noktada öfke-üzüntü-çaresizlik patlamasına kapılıyor. İşte o anlarda içimden bir küçük varlık çıkıp (ne kadın ne erkek, cinsiyetsiz ama çok umutlu) "Şükret bakalım sahip olduklarına! Yaptıklarına odaklan, yapamadıklarına değil" diyor ve bir anlık da olsa geveşememi sağlıyor. Bir anlık gevşeme diyorum çünkü tıpkı hayattaki gibi onun da bir zıttı var ve o zıttı hiç de umutlu konuşmuyor, hep olumsuz, hep mutsuz ki şöyle diyor "Sen bir daha bütün bunları tekrar yapabileceğini mi sanıyorsun? Hele hele eşini görebileceğini mi zannediyorsun ya da sohbet edebileceğinizi ya da yine sadece ikinize ait olan bir zaman geçirebileceğinizi..." gibi can sıkıcı konuşmalar ve insana düşünmek istemediği kadar kötü düşünceler düşündürtüyor. Sanırım insanın yatkın olduğu ses hangisi ise, ona göre pozitif bir insan mı olduğu ya da negatif bir insan mı olduğu ortaya çıkıyor. Eskiden hemen o mutsuz ses beni alır götürürdü ama yaşadığım onca olaydan sonra çok şükür artık olumlu sesi duyabiliyorum hatta inanmazsınız kimi zaman o mutsuzluk abidesini susturabiliyorum :) İsteğim onu komple susturmak, yani hiç konuşmasın... İşte sanırım bu durum ölene kadar mümkün olmayacak...

Şimdi kızımı beslemek için hazırlanmam gerekiyor, artık bu felsefik yazıya daha sonra devam etmek umuduyla, hoşça kalın sevgiyle kalın :)))

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Matruşka bebekler gibi miyiz?

Merhabalar Efendim, Önce başlıkta adı geçen Matruşka ne demekmiş ona bir bakalım: " Rus yapımı bir oyuncak bebek türüdür. Ahşap el y...