bumerang

Bumerang - Yazarkafe

12 Ağustos 2012 Pazar

Benim minik papatyam iki aylık oldu!!!

Evet, varlığı ile bizi şenlendiren minik kuzumuzun doğumundan beri tam 60 gün yani iki ay geçti. Dile kolay iki aydı çünkü hem onun bize alışması için, hem bizim ona alışmamız için oldukça zorlu bir süreçti. Hadi bizim ona alışmamızı saymayacağım çünkü biz ona zaten hazırdık ve alışmıştık daha o gelmeden ama asıl onun dünyaya alışması, bize alışması zordu ve o da bu 60 gün içinde sanırım gerçekleşti. Sanırım diyorum çünkü doğrusunu yine Allah ve kızım bilir. Gözlerinden ve davranışlarından anladığım kadarı ile artık hepimizi tanıyor. Yani annesini, babasını, anneannesini, teyzesini sözün kısası doğumundan beri gördüğü herkesi tanıyor gibi bakıyor. Bu rahatlık çok enteresandır kolik ağlamalarına da yansıdı. Daha önce yazmış olduğum "Kolik mi? O da ne?" yazısındaki surat ifadeleri değişti. Yani artık o çaresiz bakışı atmıyor, korku dolu bir bakışı vardı. İşte o bakış yok oldu sayılır, en azından evde yani kendi ortamında bu ifadeyi takınmıyor artık, artık derken son bir haftadır. Dolayısıyla ağlamalarının şiddeti de göreceli olarak azaldı. Sanırım tam olarak bitmedi ama hafifledi. Bazen ağlamayıp beni şaşırtıyor ve içimden bir ses bu konunun kapanmasına az kaldığını söylüyor.

Kızım Ayşe'ye bakarken dünyadaki milyarlarca insanın bir zamanlar ne kadar savunmasız ve saf olduğunu, o muhtaçlığımızı ve saflığımızı unutarak nasıl da kendimizi dünyanın sahibi sandığımızı düşünüyorum ve dünyaya ilk geldiğimiz halimizi hiç unutmasak, yani hayal bu ya bir şey olsa ve o an hissettiğimiz duygular bize hep hatırlatılsa aynı bencilliklere, ukalalıklara, böbürlenmelere sahip olur muyduk? diye düşünüyorum. Sanırım olmazdık, yani tüm o duyguları hatırladığımız için olamazdık.

Aynı şekilde Ayşe'm bana baktığında, gözlerinin arkasında başka bir dünya görüyorum. Ona sığınak olan, yumuşak ve sıcacık anne karnından çıkıp dünyaya geldiğinde daha önce hayatında hiç bilmediği kokular, sesler, görüntüler görmeye başladı minik kuşum. Bir de hissettiği duygular var tabii. Yani müthiş bir bombardıman... Ve o küçücük bedeni, zihni ve kalbi ile tüm bunları hem anlamaya, hem de tüm bunlara alışmaya çalıştı. Bebekler ağlamayıp da ne yapsın, "ben nasıl bir yerdeyim" diye sızlanmaları ne kadar da normal. Ve sanki ben yaşamamışım gibi konuşuyorum ama hatırlamıyor olmam tüm bu doğum travmasını yaşamadığım anlamına gelmiyor. Hepimiz yaşadık ve o travma hepimizin bilinçaltında apaçık duruyor. Hayatımızın tümünü etkileyebilecek ilk satırlar orada atılıyor ve bunları düşünerek kızımın güzel satırlar yazmasını sağlamaya çalışıyorum. Herkese dediğim gibi, o satırların güzel olup olmadığını yine kızım söyleyecek büyüyünce, o güne kadar yine ben elimden geleni yapmaya çalışacağım. Hatasız kul olmaz misali tabii ki hatalarım olacak. O hataların etkileri de Ayşe'min hayattaki sınavlarını oluşturacak ;)) Müthiş Yaratıcı'dan müthiş bir sistem :))))

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Matruşka bebekler gibi miyiz?

Merhabalar Efendim, Önce başlıkta adı geçen Matruşka ne demekmiş ona bir bakalım: " Rus yapımı bir oyuncak bebek türüdür. Ahşap el y...