bumerang

Bumerang - Yazarkafe

1 Mayıs 2012 Salı

Yine, Yeni, Yeniden...

Ve işte tüm yaşananların ardından bu kez Eylül 2011 tarihinde başlayan yeni gebeliğimi yaşıyorum. 31. haftada kızımla birlikte geldiğimiz bu yolda, hayatın insanı tekrar ümit dolu kıldığını bifiil yaşıyorum. Sanki yazdıklarımı geçmişte yaşayan hem benmişim, hem değilmişim gibi... Yaşananlar çok tanıdık ama bir o kadar da uzak, yani demek istediğim insanın anı yaşarken dolu dolu hissetmesi ve sonra üzerinden geçen zamanla o anların birer hikayeye ya da silik fotoğrafa dönüşmesi... Bütün bu unutma sistemi ve tekrar umut etme gücü, insanın içindeki en temel ve yaşamsal güç bence. Hayatın belki de insana ait gizemi, bu güçte yatıyor. Yani insanlar içlerinde bulunan bu gücün farkına vararak bunu güzel ve olumlu şeylere kanalize ettiklerinde, sanki dünyanın da geleceğinde ufak bile olsa, etkileşimli bir dalgalanmaya yol açıyorlar. Ne kadar çok insan bunu hisseder ve bu dalgalanmaya katkıda bulunursa, dalganın boyutu ve etki alanı büyüyor... Tabii bunun tam tersi de mümkün maalesef, yani içindeki gücü bilen ve bunu kötü, olumsuz duyguları yaymak için kullananlar başka bir dalgalanma yaratıyor ve dünyayı içten içe çürüten dalgalanmaya sebep oluyorlar. Su üzerinde yapılan deneye benziyor bu anlattığım dalgalanma hikayesi: suya güzel ve olumlu şeyler söylediğinizde ve dondurduğunuzda ortaya çıkan kristal ile kötü ve olumsuz şeyler söyleyip dondurduğunuzda ortaya çıkan kristal birbirinden şaşırtıcı derecede farklı oluyor. Aynı şeyi evde bir pirinç tanesine de yapabilirsiniz, bir hafta boyunca bir pirinç tanesine kötü ve sevgisiz cümleler kurun ve bir pirinç tanesine sevgi dolu ve güzel şeyler söyleyin. Gözlerinizle farkı görün.
Düşünsenize vücudunun çoğunluğu su olan varlıklar olarak biz, kendimize ve etrafımıza söyledeğimiz her kötü sözün ve her güzel sözün bir etkisine maruz kalıyor ve maruz bırakıyoruz. Bunu tam olarak idrak edebilseydik, belki de daha az konuşur, daha çok düşünür ve çok düşünüp az kelam ile güzel ve olumlu şeyler söylerdik... Böylece her dediğimiz söz anlamlı olur, yanı sıra dünyaya güzel bir etki bırakırdı...
Nereden başladım nereye geldim:) Aslında demek istediğim, tıpkı kendimize ve çevremize gösterdiğimiz hassasiyeti, karnımızdaki varlıklara da göstermeliyiz. Çünkü onlar bir sıvının içinde ve eminim sevgi dolu cümlelerle keyifleniyor, sevgisiz hitaplarla hüzünleniyorlar. Bu bilinçle, karnımızdaki varlıklara yaklaşırsak, daha doğamadan sağlıklı nesillerin tohumunu atmış oluruz ve bu sayede, sağlıklı bir toplum ve sağlıklı bir dünya oluruz gibi geliyor... Evin temizliği, yıkanması gereken bulaşık-çamaşırlar, eşimizin dağınıklığı-vurdumduymazlığı ya da ilgisizliği, komşunun ne yaptığı-nereye gittiği vs. gibi konularla meşgul olmak yerine hayatın özü olabilecek bu gibi konulara kafa yorsak, bunların üzerine düşünsek ve uygulamalar yapsak kanaatimce dünyaya gelişimizin nedenini gerçekleştirmiş oluruz. En azından gerçekleştirmeye yakınlaşmış oluruz... Hepimizin yolunun sevgiyle döşenmesi dileklerimle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Matruşka bebekler gibi miyiz?

Merhabalar Efendim, Önce başlıkta adı geçen Matruşka ne demekmiş ona bir bakalım: " Rus yapımı bir oyuncak bebek türüdür. Ahşap el y...